Merih Ermakastar: “Genç ve başarılı müzisyenleri tanıtmak için çalışıyoruz.”



KİOSKLA-ÖZEL:Merih Ermakastar; müzisyenliği, oyunculuğu ve seslendirme sanatçılığını bir arada yürüten başarılı sanat insanı. Birçok dizi projesinde yer almasına rağmen televizyon izleyicisi onu daha çok Çemberimde Gül Oya dizisinde canlandırdığı “Ercan” ve Binbir Gece dizisinde canlandırdığı “Mert” karakterleriyle tanıyor. Serdar Ortaç ile enerji dolu sahneleri, Moana’da seslendirdiği "Maui" karakteri de hala hafızalarımızda…

Merih Ermakastar ile Kioskla okurları için hem geçmişi hem de bugünü konuştuk. -Bildiğimiz kadarıyla sanatçı bir aileden geliyorsunuz. Okurlarımıza kendinizden ve ailenizden bahsedebilir misiniz? -Annem viyolonsel, babam klarnet sanatçısı; ben de hem piyano hem de trompet çalıyorum. Saint Joseph'de bir sene okuduktan sonra konservatuar sınavlarına girdim ve trompet bölümüne kabul edildim. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı ve Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Trompet Bölümü’nden mezun oldum. “KAMERA İLE İLK TANIŞMAM 8 YAŞINDA OLDU” - Oyunculuk ve müzisyenlik birbirini tamamlasa da ayrı kulvarda meslekler. Sizin kariyerinizde oyunculuğu ve müzisyenliği hep bir arada görüyoruz. Bunu nasıl başardınız? - Kamera ile 8 yaşımda tanıştım. Sevgili Halit Refiğ yönetmenliğinde; Orhan Gencebay ve Gülşen Bubikoğlu'nun başrollerini paylaştığı Leyla ile Mecnun ve Gülşen Bubikoğlu ile Cihan Ünal'ın başrollerini paylaştığı O Kadın filmlerinde çocuk oyuncu olarak kamera karşısına geçtim. 9 yaşımdan itibaren de özel piyano dersleri almaya başladım. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın hem Tiyatro hem de Trompet bölümlerinden mezun oldum. Çok değerli hocalarla çalıştım. Hepsi hem çok iyi birer pedagog hem de çok iyi birer sanatçıydı. Hepsinden çok fazla şey öğrendim. Oyunculuk ve müzisyenlik hep bir arada devam ettiği için ikisi arasında herhangi bir tercih yapma düşüncem hiç bir zaman olmadı. MÜŞFİK KENTER, ZELİHA BERKSOY, CİHAN ÜNAL’LI OKUL YILLARI Bir dönem sevgili hocam Erden Bilgen'le müzik kariyerim için yurt dışına gitmem gerektiğini düşündük. Ancak öncesinde Türkiye’de biraz tecrübe kazanmam gerektiğine karar verdik. O dönem Mersin Devlet Opera Balesi kadro sınavı açtı. Sınavı kazandım ve kadroya girdim. 1 sene stajyerlik yaptım. 3 sene de asil kadroda çalıştım. O dönem babam vefat edince, yurt dışına gitmekten vazgeçip, İstanbul'a dönmeye karar verdim. İstanbul'da o yıllarda opera orkestraları çok dolu olduğu için oyunculuk sınavına girdim. Müşfik Kenter, Zeliha Berksoy, Cihan Ünal gibi çok değerli hocaların ders verdiği Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde okumaya başladım. Hayalimin devlet memurluğu olmadığına karar vermiştim. Annem de bu konuda bana her zaman destek olduğu için 21 yaşımda orkestradan istifa ettim. Aslında çoğu insanın cesaret edemeyeceği bir durum bu. Çünkü devlet memurluğunda hayatınız garanti altına alınmış oluyor. Hatta istifa etmeyip devam etmiş olsaydım emekliliğe hak kazanmış olacaktım. Konservatuarda oyunculuk eğitimime devam ederken aynı zamanda müzisyenlik de yaptım. Gruplarla birlikte çeşitli mekanlarda trompet çaldım. Ayrıca o dönemde okulumu aksatmayacak şekilde Affet Bizi Hocam, Üvey Baba, Üzgünüm Leyla, Hiç Bana Sordun mu? gibi dizilerde rol aldım. “3 ALTIN BİLEZİĞİM VAR: OYUNCULUK, MÜZİK VE DUBLAJ” - Müzisyenlik ve oyunculuk derken seslendirme de hayatınıza giriyor. Birçok başarılı seslendirmeniz var. Nasıl başladınız? -1998'de seslendirme yapmaya başladım. National Geographic gibi belgesel kanallarında çeşitli yapımları seslendirdim. Benim 2 altın bileziğim vardı, seslendirmeyle beraber bir yenisi daha eklenmiş oldu. Sadece bir meslekte çok iyi olmak yerine yaptığım her meslekte iyi olmayı kendime hedef olarak koydum. - 2003’te ilk albümünüz Can Ayazım’ı çıkardınız. İlk albümünüzü şimdiki tecrübelerinizle nasıl değerlendiriyorsunuz? - Okul bittikten sonra Cenk Eren, Nükhet Duru, Serdar Ortaç gibi solistlere sahnelerinde eşlik etmeye başladım. Aynı zamanda da söz yazarı ve bestecilik yapıyordum. 1997'de Yeşil Salkım'ın prodüktörlüğünde albüm çıkaran arkadaşım Uğur'a birçok parçamı verdim. Sonrasında da kendim bir albüm çıkarmak istedim. Sevgili Mustafa Ceceli aranjörlüğünde ilk albümüm Can Ayazım’ı çıkardım. Hatta Mustafa'nın da ilk işidir Can Ayazım. Albümü dinleyicilere ulaştırma konusunda problemler yaşadık. Bence hayatımızdaki her tecrübeden olumlu ya da olumsuz bir ders çıkarmamız gerekir. Yaptığınız yanlışı tespit ederseniz bir sonraki seferde doğruya ulaşmanız daha kolay olacaktır. Ben de hayatımda hep bu düşünceyle hareket etmeye çalıştım. Can Ayazım albümümde yaptığım hatalardan ders çıkararak hayatıma devam ettim. - Sesinizi reklam filmlerinde çok duyuyoruz. Sosyal yaşantınızda sesinizle ilgili yaşadığınız ilginç bir anınız var mı? -“Moana” adlı animasyon filminde “Maui” isimli karakteri seslendirmiştim. Geçen gün oğlumla birlikte havuza gittiğimizde bir an oğluma seslendim. O sırada bir hanımefendi; “Bak Maui'nin sesi” diye küçük kızına seslendi. Hemen nasıl tanıdığını sordum, her gün izlediklerini söyledi. Kızı da Maui’nin filmde söylediği 'Canımsın' şarkısını söylemeye başladı. Çok güzel bir andı.   “YAPTIĞIM İŞLERİ SOSYAL MEDYADAN PAYLAŞMAYI SEVMİYORUM” - Sosyal medyanızı incelediğimizde çok aktif kullanmadığınızı görüyoruz. Neden? - Ben içinde bulunduğum işleri yaparken birileri beni görsün, birileri beni yukarı çıkarsın diye düşünen bir insan değilim. Yaptığım işleri sosyal medyada paylaşmaktan çok hoşlanmıyorum. Tabi ki sosyal medyayı çok güzel kullananlar da var ama bana göre sosyal medya, aslında sosyal olmayan bir medya… Çünkü özünde sosyallikten tamamen uzak. Biz eskiden insanlarla konuşurduk, bir yerlerde sohbet ederdik. Düşüncelerimizi paylaşırdık. Şimdi ise her telefonu eline alan, her konuda bilgisi olduğunu düşünerek internetten bulduğu şeyleri kendi fikriymiş gibi sunmaya bayılıyor. Tabi ki istisnalar yok değil ama genel olarak sosyal medyaya bakış açım bu şekilde. - Uzun yıllar Serdar Ortaç’la çalıştınız. İkinizin sahnedeki enerjisi çok sevildi. Birlikte başarılı projelere de imza attınız. Bunlardan en ilgi çekeni ve beğenileni Hazan Yeri isimli single çalışmanız. Bu süreçten sonra hayatınızda ne değişti? Serdar Ortaç size yine bir bestesini verse seslendirmek ister misiniz? - Sevgili Serdar'la 10 sene çalıştık. Yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere birçok konser verdik. Tabi ki seslendirmek isterim. Müzikal hayatıma desteği olan önemli kilometre taşlarından biridir. Onun sahnesinde olmak çok büyük bir keyiftir. Yıllarca çok güzel işler yaptık. Hala da büyük konserler olduğunda aynı sahneyi paylaşıyoruz. Hala stüdyoda şarkılarını dinliyoruz. Birbirimize yorumlar yapıyoruz. Serdar Ortaç’ın gerek söz yazarlığı gerek sahnesiyle bana kazandırdığı çok şey var. Yine aynı şekilde paylaşımlarda bulunduğum, sahnesini her izlediğimde çok şey öğrendiğim, müzik kariyerimin kilometre taşlarından olan bir başka önemli müzisyen de 20 yıllık dostum sevgili Kenan Doğulu’dur. “BAŞARILI MÜZİSYENLERİ TANITMAYA ÇALIŞIYORUZ” - Şu anda hangi projelerle ilgilisiniz? - Şu sıralar dördüncü bir meziyet buldum kendime. O da genç müzisyenlere, bestecilere destek olmak. 5 kişilik genç ve yetenekli bestecilerin olduğu bir ekibimiz var. Hepsinin de çok başarılı işleri var. Tuğrul Cerrahoğlu, Okay Barış, Erol Özdamar, Gökhan Varol, Orçin Çınbarcı. Hepsi yakın gelecekte yaptıkları işlerle gündemde olan, herkesin tanıdığı isimler olacak. Bununla birlikte birçok albüme supervisorlük yapıyorum. Örneğin en son sevgili Bartuğ Sayılı‘nın Bartwo Project albümüne destek oldum. - Hafta sonları AVM'lere yolunuz düşer mi? - Hayır. Hafta sonları çalışıyorum. Genellikle sinemaya gitmek için AVM’leri kullanıyorum. - AVM’lerde artık kültür-sanat etkinlikleri de yer alıyor. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? - İnsanları gittikleri yerlerde kültür ve sanat ile buluşturmak çok mantıklı geliyor bana. - Nerelerden alışveriş yapmayı tercih ediyorsunuz? - Ben alışveriş yapmıyorum. Alışveriş yapmayı seven bir insan olmadığım için de 10 yıl önce aldığım tişörtlerim pırıl pırıl dolabımda duruyor. Çok fazla giymediğim ayakkabılarım da aynı şekilde dolabımda duruyor. - Dolabınızda vazgeçemediğiniz neler var? - Güneş gözlüklerimi seviyorum. Değişik, orijinal güneş gözlükleri takmaktan hoşlanıyorum. - En çok hangi mutfağı seviyorsunuz? - Türk mutfağına bayılıyorum. Döner vazgeçilmezim. Onun haricide Çin Mutfağı da diyebilirim. RÖPORTAJ:SİNEM UYAR-KİOSKLA.CO