Ömür Kurt: “Sevgiyle yetiştirilen çocuk mutluluğun kapısını aralar”

Hürriyet gazetesi yazarı Ömür Kurt’la çocuk eğitimi hakkında merak edilenleri sizler için kioskladık.

  • 13-08-2018 10:52


Çocuk eğitimi denildiği zaman ilk akla gelen isimlerden biridir Ömür Kurt… Yaptığı çalışmalarla ve gerçekleştirdiği seminerlerle ebeveynlerin yol göstericisi olan Hürriyet gazetesi yazarı Ömür Kurt’la çocuk eğitimi hakkında merak edilenleri sizler için kioskladık.

Çalışmalarınızı incelediğimizde çocukların eğitimine büyük önem verdiğinizi görüyoruz. Neden çocuk alanını seçtiniz? Özel bir sebebi var mı?

– Çünkü bir toplumun temeli çocuklardır. Yetişkin insanların kalıpları, sınırları, zorunlulukları ve frenleri var. Oysaki çocukların hiçbir sınırı yok. Özgürler ve özgürlükçüler. Düşündükleri gibi konuşular, istedikleri gibi davranırlar. Seviyorlarsa seviyorlar, sevmiyorlarsa da sevmiyorlar… Yetişkinler gibi ‘saygı çerçevesi içinde’ birbirlerinden nefret etmezler! Tüm bu saf zihinleriyle çocuklara anlattığınız her güzel şey onlarda karşılığını bulur. Ben geleceği güzel bir toplum hayal ediyorum. Ağaca, hayvanlara, insanlara, doğaya, şehirlere, tarihe, kültüre, bilime önem veren bir toplum. İşte bu toplumun inşası için çocuklara eğilmemiz şart. Aklı başındaki yetişkinler çocuklarla el ele vermeli…

Küresel çizgi film ve bilgisayar oyunlarının çocuk ve gençler üzerindeki etkilerini anlattığınız ‘Küçük Adamlara Büyük Oyunlar’ adında bir kitabınız var. Çocukları ve gençleri teknolojinin zararlı etkilerinden nasıl koruyacağız?

– Teknoloji de her şey gibi yararlı olduğu kadar zararlı da… Neyi nasıl kullanacağımızı bilmemiz gerekiyor. Teknolojiyi bir ‘zaman öldürme aracı’ gibi kullanırsak, zararlıdır; ancak bir araştırma için kullanırsak yarara dönüşür. Çocuklara okulla ilgili araştırmaları için teknolojiyi kullanabileceğimizi öğretebiliriz mesela… Teknoloji kullanma konusunda kendi içlerinde bir özdenetim uygulamayı da öğretmeliyiz. Sınırsız kullanım yerine, gün içinde belli dilimlerle teknoloji kullanabileceklerini söylemeliyiz. Ancak bunu yaparken onlara söyleyip kenara çekilmeyeceğiz, kendimiz de uygulayacağız.

Son yüzyılın hastalığı depresyon. Özellikle son dönemlerde ortaya çıkan çocuk depresyonu hastalığı ile ilgili neler düşünüyorsunuz?

– Baş sorumlusunun anne babalar olduğunu düşünüyorum. Anne babalar çocuklarıyla zaman geçirmiyor, onları aşırı bir disiplinle yetiştirmeye çalışıyor, zorluyor ve onları yalnızlaştırıyor. Özellikle şehir çocukları apartman daireleri ile okul arasında mekik dokuyor. Anne babalar çocukları konusunda kendi aralarında bir yarış halindeler. Kimin çocuğunun hangi kursa gittiği, kimin ne aldığı anne babaları çok ilgilendiriyor. Ne yazık ki, anne babalar çocukların oyun ve düşünme becerilerindeki yetenekleri yerine, paralı kursların sahne gösterilerini daha çok önemsiyor. Çocukların birer ‘yarış atı’na dönüştürülmesi, çocukları mutsuzluğa sürüklüyor. Bu nedenle öncelikle anne babaların eğitilmesi gerek. İşte bu nedenle anne babaların eğitilmesi için uzmanlarla el ele verip yazılar yazmaya, çalıştaylar düzenlemeye çalışıyoruz.

Seminerlerde ebeveynlerin en çok hangi sorularıyla karşılaşıyorsunuz?

– Neredeyse bütün ebeveynler çocuklardan şikâyet ediyor, kendinden şikâyet eden neredeyse hiç yok! “Ömür Bey biz çocuğumuza dünyanın kitabını alıyoruz, ama hiç okumuyor” diyen anne babalar geliyor kitap fuarlarında yanıma… Ne yanıt versem anlamsız. “Siz okuyor musunuz?” diyorum, “Zaman yok ki!” diyorlar. “O zaman çocuğunuzun da zamanı yok!” diyorum ben de…

Günümüzde Avm’lere çocuk alanları da ekleniyor? Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

– Ben günümüz çocuklarını üçe ayırıyorum: Ev çocukları, AVM çocukları ve okul çocukları… Ev çocukları hiç evden çıkmıyor, tek arkadaşı bilgisayar, yalnız! Okul çocukları, okul ile ev arasında mekik dokuyor. Sürekli bir şeyleri başarmaya çalışıyor. Sınavlar, dersler, kurslar, stres… Bunalıyorlar! Ve AVM çocukları… İşte onlar da alış-veriş merkezlerine mahkûm edilen çocuklar. Anne babaları ellerinden tutuyor, gezme niyetine onları AVM’ye götürüyor, alışveriş sepetlerinde uyukluyorlar. Onlar yalnız, geleceği karartılmış çocuklar! Oysaki çözüm var: Çözüm doğada, insanda, hayvanda, paylaşmakta, üretmekte, sevgide…

Sizce bir çocuğa alınacak en doğru hediye nedir?

– Her şey bir hediye olabilir. Hediyeleri maddiyatla ifade etmek anlamsız. İçten bir kucaklayış, sevgi dolu sözler de hediyedir. Ben çocukların beğenileri doğrultusunda onlara ‘içimden geldiği zamanlarda’ armağanlar alırım. Kimi zaman kitaplar, kimi zaman kalemler, kimi zamanlar ise oyuncaklar… Aldığım her armağanın çocukların yararına olması gerektiğini düşünürüm. Bu nedenle, öncelikle çocuklara yararı dokunacak, onları iyiye sevk edecek, olumlayacak hediyelerin doğru olduğu kanısındayım.

Çocuğunuz araştırdığım kadarıyla yok ama yeğeniniz var. Hafta sonu yeğeninizi alıp onunla nerede zaman geçirmek istersiniz?

– Biz onunla sık sık bir araya geliyoruz. Kimi zaman beraber oyun oynuyoruz, kimi zaman kitap okuyoruz, kimi zaman sinemaya gidiyoruz, kimi zaman da hayvanlara mama veriyoruz. Birlikte yapı oyunları oynadığımız da olur müzelere gittiğimiz de… Önemli olan bir arada olmak ve gülmek!

Mutlu bir birey yetiştirmenin sırrı var mı?

– Elbette ki var. Sevgiyle yetiştirilen bir birey mutluluğun kapısını aralar. Bizler her şeyden tat alabilir bir şekilde kendi zihnimizi eğitirsek, çocuklarımızın zihnini de tat alma yolunda eğitebiliriz. İşte bu çok önemli. Oynadığı oyundan tat alan, yaptığı kısa bir konuşmadan, yürümekten, okumaktan, kısacası bir gün içinde yaşadığı her şeyden ayrı ayrı tat alan bir birey mutludur. Ve mutluluk öğretilebilir.

KİOSKLA/ÖZEL

Yorum Yap