Oktay Volkan Alkaya: Kitap yazmak çok kolay, zor olan yazar olmak

Yakın zamanda çıkan 'Kediler Cennete Gider' kitabıyla önemli bir sosyal sorumluluk projesine imza atan Oktay Volkan Alkaya ile Kioskla olarak özel bir röportaj gerçekleştirdik.

  • 26-11-2019 11:29


Kioskla Özel

Yakın zamanda çıkan 'Kediler Cennete Gider' kitabıyla önemli bir sosyal sorumluluk projesine imza atan Oktay Volkan Alkaya ile Kioskla olarak özel bir röportaj gerçekleştirdik. 

Daha önce Tanrılar Çağı ve Devletin Malı isimli kitaplarıyla adını duyuran Oktay Volkan Alkaya, bu kez bir sosyal sorumluluk projesi ile karşımıza çıktı. Psikolojik roman türündeki ‘Kediler Cennete Gider’ kitabının geliri her ay kendini hayvansever projeler ile ispatlamış farklı kişilere veriliyor. Böylece bağışlanan bu miktar ile sorumluluk alan kişiler, farklı hayvansever projelere ve işlere imza atıyor.

Hayvan sevgisi çok küçük yaşlardan başlayan Alkaya, çok sevdiği kedisininin ölümünden sonra kendi ifadesiyle bir şeyler karalayarak bu projeye başlamış. Sonrasında ise tüm sokak hayvanları konusunda bir farkındalık yaratmak isteyen sosyal sorumluluk projesi çıkmış ortaya. Türkiye’de yazar olmanın zorluklarından da bahseden Alkaya yazar olmak isteyenler için bazı öneriler de sunuyor.

İşte Oktay Volkan Alkaya ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportaj...

‘Kediler Cennete Gider’in yazarı Oktay Volkan Alkaya ile Röportaj

Merhabalar, öncelikle sizi tanıyalım. Yazarlık serüveniniz nasıl başladı?

Yazmak çocukluğumda başlayan bir uğraştı ancak bir gün kitap yazabileceğimi hayal etmemiştim. Öncelikle iyi bir okur olmak istedim. Çok uzun bir süre her türden kitap okumaya gayret ettim. 2009 yılında kendi imkanlarımla bir kitap çıkardım. Tek baskı yaptı ve bütün baskısı satıldı. Ancak ben kitabı hiç beğenmedim. Yazı dilimin ve tekniğimin çok gelişmesi gerektiğine inandım ve 9 yıl boyunca bunun üstüne çalıştığım bir dönem oldu. 2018 yılında önce Tanrılar Çağı, ardından Devletin Malı adında farklı türlerde iki romanım basıldı. 2019’da da Kediler Cennete Gider ortaya çıktı.

“Yazdıklarınız bir gün kitaba dönüşür”

İlk kez kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?

Okumayı çok seviyordum. Çok belirgin bir karar değildi bu. Birikimlerim beni yazarak anlatmaya itti ve kendimi yazarken buldum. Kitap yazmak bence “Kitap yazacağım” gibi bir kararla eyleme dökülebilecek bir uğraş değil. Bu şekilde bir kararla yola çıkanlara saygı duyarım ancak benim edebiyata bakış açımda zaten yazıyorsunuzdur. Yazdıklarınız bir gün kitaba dönüşür sadece.

Tanrılar Çağı, Devletin Malı kitaplarınızda size ne ilham verdi?

Tanrılar Çağı ileride devam kitaplarını yazacağım bir üçlemenin ilk bölümü. İnanç üzerine hem dinlerle bağlantılı hem de dinlerden bağımsız olarak çok fazla okuma ve araştırma yaptım. Bunlar benim kafamda pek çok soru oluşturdu. O soruları paylaştığım bir distopya macera serisi yaratmaya karar verdim. Devletin Malı ise, 1930’larda ve günümüzde geçen olaylar arasında gidip geliyor. Afyon ticaretinin 100 yıllık bir macerası diyebiliriz. Eski İstanbul ağzıyla bir şeyle yazmak teknik olarak bana çok ilginç geldi ve bunu Devletin Malı ile gerçekleştirdiğime inanıyorum.

“Türkiye’de kitap yazarı olmak çok kolay"

Türkiye’de yazarlık zor mu? Yazar olmak isteyen arkadaşlara ne önerirsiniz?

Trajikomik olmakla birlikte gerçek şu ki Türkiye’de kitap yazarı olmak aslında çok kolay. Instagram’da 100.000 takipçisi olan bir hesabınız varsa, herhangi bir şekilde ünlü olmayı başarabilirseniz ki buna kendinizi rezil etmek de dahil, yayıncılar tüm kapıları size ardına kadar açıyorlar. Önemli olan satış potansiyelinizin olması. Satış potansiyeliniz varsa dil bilgisi, anlatım teknikleri ve hatta en temel noktalarıyla Türkçe bilmenize bile gerek yok. Yazar olmak isteyen arkadaşlara kitap yazmadan önce, sosyal medyada satış potansiyellerini ortaya koyan bir kitle oluşturmalarını tavsiye ederim. Ondan sonra rastgele harfleri yan yana bile getirseler büyük bir yayıncı tarafından kitapları basılacaktır. Ancak edebiyatçı olmak, sanatıyla bir şeyler başarmak isteyen arkadaşlar için bu yolun çok zor olduğunu söylemem gerek. Ne yazık ki iyi yazıyor olmak bu ülkede sizi yazar yapmayacaktır. Benim profesyonel anlamda 3 romanım basıldı. Yayıncılarıma sonsuz teşekkür ediyorum. Ancak alabildiğim mesafe çok az. Ünlü biri olsaydım, sosyal medyada fenomen olmaya çalışsaydım ya da herhangi bir şekilde gündeme gelen bir isim olsaydım, şimdiye kadar her şey çok farklı olurdu.

“Kitabın ruhu sosyal sorumluluk ile tamamlandı”

Yeni kitabınız hakkında konuşmak gerekirse, ‘Kediler Cennete Gider’ kitabının çıkış noktası nedir?

Rodos isminde bir kedim vardı. Onun kaybı bana çok ağır geldi ve onun için bir şeyler karalamaya başladım. Sonrasında hayatın ne kadar ortak acılarda insanları birleştirdiğine şahit oldum. İnsan psikolojisinin sevgiyle olan bağlarını incelemeye başladım. Sonrasında ortaya bu hikaye çıktı. Çok özel ve anlamlı olduğunu hissettiğim hikayenin ticari bir beklenti kapısı olmasını istemedim. Çünkü evrensel bir sevgiden bahsediyorsunuz ve karşılığında “Kitap satılsın da, bunun üzerinden para kazanalım.” gibi bir beklentiye giriyorsunuz. Bu en başta bana samimi gelmediği için yazar gelirlerinin tamamını sokak hayvanları için bağışlamaya karar verdim ve kitap aslında gerçek ruhunu bu şekilde yakalayarak tamamlamış oldu.

Kitabınız nasıl bir tür olarak okuyucuların karşısına çıkıyor? Hikaye kısmında esinlendiğiniz olgular var mı?

Kitap psikolojik bir dram türünde. Paralel kurgu tekniğiyle yazılmış bir roman. İlk defa böyle bir türü kaleme aldım, kısmen yer altı edebiyatına da yaklaştığı noktalar var. Hikayenin genelinde çok fazla konunun üzerinden geçiyorum aslında. DMD hastalığı da bunlardan biri. Henüz kesin bir tedavisi olmayan ve erkek çocukların 20 yaşını göremeden ölmesine sebebiyet veren bir kas erimesi hastalığı. Bir akrabamızın başından geçti ve bu konuda yazmak zorunda hissettim kendimi. Esin kaynaklarımdan biri oldu. Bunun dışında fikir alışverişi yaptığım psikologların anlattıkları vakalardan esinlendiklerim oldu. Gerisi yaratıcı kurgunun ürünü olarak ortaya çıktı.

“Yolun henüz başındayız”

Bu kitapla hayvanseverler ve toplum ölçütünde neyi hedefliyorsunuz?

Kitap bir sosyal sorumluluk projesine hizmet ediyor. Her ay bir hayvansevere gelirlerimizi bağışlayarak sokaktaki hayvanlara yardım etmelerine destek sağlıyoruz. Buradaki amacımız farkındalık yaratmak. Okuyan kitle toplumun en değerli parçasıdır, kitap okuma alışkanlığı olan insanlar bu konudaki en önemli farkındalık zincirini oluşturacak insanlardır. Biz bu kitle ile el ele vererek ömür boyu sürecek bir projeyi canlı tutmaya çabalıyoruz. Daha yolun çok başındayız.

“Ancak birini kaybedenler anlar”

Kitabın başlığının özellikle anlatmak istediğiniz bir anlamı var mı?

Kediler Cennete Gider derken buna inanarak söylüyorum. Sevdiğiniz biri öldüğünde onun artık mutlu olduğu bir yere gittiğine, en azından huzur bulduğuna inanmak zorunda hissedersiniz kendinizi. Öbür türlüsüne katlanmak gerçekten çok zor. Bunu ancak çok yakın hissettiği, sevdiği birini kaybedenler anlayabilir. Ne yazık ki bir gün herkes bu kaybı yaşayacaktır. O zaman ‘Kediler’in yerine dilediğiniz şeyi koyabilirsiniz. Çocuklar, anneler, iyi dostlar, kuşlar, köpekler… Sevdiğinin cennete gittiğine inanmaya mahkumdur insan. Yoksa yaşam ve ölüm manasızlaşır.

“Hayvan sevgim olmasaydı lanet bir adam olurdum”

Hayvan sevginiz kaç yaşlarında, nasıl başladı?

Hem bu sevgiyle doğdum hem de annem çocukluğumdan itibaren aşıladı diyebilirim. Beni ben yapan bir değerimdir aslında. Karakterimden hayvan sevgisini çıkartırsanız geriye ne kalır ben de tam olarak bilmiyorum. Tatsız tuzsuz lanet bir adam olurum belki de.

Kitabın gelirlerini bağışladığınız kişileri nasıl ve neye göre seçiyorsunuz?

@kediler.cennete.gider adında bir Instagram hesabımız var. Mütevazı ve samimi bir kitle oluşuyor. Bu kitlede etkileşime geçtiğimiz ve çalışmalarına şahit olup güvendiğimiz kişileri seçiyoruz. Bu bazen bir grup da olabiliyor. Aralık ayında bir grupla çalışacağız mesela. Samimiyet ve güven kaideleriyle yapıyoruz seçimimizi.

Ülkemizde sokak hayvanlarına gerekli önem veriliyor mu?

Önemden ziyade, sevgi ve temel ihtiyaçlar bile verilmiyor. Yoksa neden bu kadar hayvansever örgütlenip onlara yardım etmeye çalışsın ki? Şu bir gerçek ki hayvanların olmadığı bir dünyada iyi insanlar yaşayamazlar. Şehirlerimizde kuşların, kedilerin, köpeklerin ve diğer canlıların varlığını yok etmek için elinden geleni yapanlar var. Biz bunun gerçekleşmemesi için mücadele veriyoruz.

“Herkes ruhundaki duyguların sorumluluğu alırsa güçlü bir toplum oluruz”

Gelecekte de böyle sosyal sorumluluk projelerine imza atmayı düşünüyor musunuz?

Elbette. Sosyal sorumluluk içten gelmesi gereken, samimi olduğunda anlam kazanan bir duruştur. Benim ruhumun kabuklarını parça parça soysanız en derininde karşınıza çıkabilecek bir iki duygudan biridir hayvan sevgisi. Bu yüzden bu konuda sosyal açıdan sorumlu hissediyorum kendimi. Herkes kendi ruhunun derinindeki duyguların sorumluluğunu alırsa zaten çok güçlü bir toplum haline geliriz. Belki de toplum olarak en büyük eksiğimiz bu. Ya ruhlarımızın bir derinliği yok, ya da sorumluluk alacak cesaretimiz.

Yeni projeleriniz neler? Ufukta yeni bir kitap projesi veya başka çalışmalarınız var mı?

Öncelikli hedefim Kediler Cennete Gider projesinin amacına ulaştığını, toplum tarafından sahiplenildiğini görmek. Bunu başardığımı hissettiğim noktada Tanrılar Çağı’nın devamını kaleme alacağım.

 

 

Yorum Yap