Bu yaşına kadar aile, arkadaş, okul yaşantısının toplamından oluşmuştu içindekiler. Şimdi ise bazı doğru bildiği yanlışlardan kurtulmanın zamanıydı. Belki de hayatında şimdiye kadar hiç dinlemediği,  unuttuğu iç sesini dinleyecekti. Nasıl bir şeydi bu? Emre bir anda şunu fark etti; kim olduğunu, hangi amaca hizmet ettiğini, iç sesini, isteklerini unutmuştu… Bir baktı ki aslında ailesinin isteklerini yaşıyor ve yerine getiriyordu. Annesinin okuyamadığı Diş Hekimliği bölümünde okuyor, babasının çalamadığı gitarı çalıyordu. İstediği hayat bu muydu? Bu kadar mıydı yani? Ailesinin isteklerine göre mi şekil alacaktı hayatı? Hayatının iplerini eline alma zamanı gelmişti. İç sesini dinlemenin şimdi tam vakti.

Birçoğumuza ne kadar tanıdık geldi değil mi? O zamanın şartları, ailenin hayat koşturmacasında çocuğuna yeterince vakit ayıramayışı ya da yeterince bilgili olmayışı… Buna benzer bir çok sebepten çocuğu doğru yönlendirememe ve sonrası bildiğiniz gibi kaos... Amacımız suçlu aramak ve suçlamak değil, bu kaosu düzeltmek. Peki o halde bunun üzerine size birkaç tane aydınlanma sorusu sorayım: Siz bu hayatın neresindesiniz? İstekleriniz, hedefleriniz bu hayatın neresinde? Harekete geçmek için neyi bekliyorsunuz? Kendi değerinizi gücünüzü, neleri başardığınızı ve daha neleri başarabileceğinizi ne zaman göreceksiniz?  Öyleyse dümenin başına geçmenin vakti geldi demektir.

İşe önce “kendinizi ne kadar tanıyorsunuz” sorusuyla başlamalısınız… Hayata geliş amacınız, misyonunuz nedir? Hangi erdemleri kazanmak için varlığınızı sürdürüyorsunuz? Neleri sever , nelerden hoşlanır , nelerden hoşlanmazsınız? Hoşlanmadığınız şeylerle ilgili bakış açınızı değiştirmek ister misiniz? Mesela “asla yapmam” dedikleriniz neler ? “Asla hafta sonu erken kalkmam”, “Bana yapılanları asla unutmam”, “Asla özür dilemem” “Asla özür dilenecek bir şey yapmam, çünkü mükemmeliyetçiyim”, “Asla yalnız kalmayı sevmem” ve daha birçoğu… Burada şunu görmenizi istiyorum: Neden Asla? Hafta sonu erkenden kalkıp temiz havada mis gibi bir yürüyüş yaptıktan sonra kendinize harika bir kahvaltı hazırlasanız nasıl olurdu? Özür dilediğinizde ne kaybedersiniz? Gururunuz mu incinir? Gerçekten incinir mi yoksa bir insan mı kazanmış olursunuz? Peki ya yalnız kalmaktan neden korkuyorsunuz? İç sesinizi duymak size iyi gelmiyor mu? Kendinize kızgın mısınız? Hoşlanmıyor musunuz kendinizden? Siz kendinizle baş başa kalmaktan imtina ederken başkaları sizinle nasıl zaman geçirsin? Şuan biraz köşeye sıkışmış hissediyor olabilirsiniz. Belki de bunları şimdiye kadar hiç duymadınız, kimse size sizi bu yönden hiç göstermedi. Belki siz de kendinizi görmek istemediniz, ta ki burada benimle buluşuncaya dek. Artık sizin için değişim ve dönüşüm zamanı başladı. Artık kabuğunuzu kırıp yenilenmenin vakti. Ne zaman ruhunuz daralır kalbiniz sıkışırsa tek yapmanız gereken içinizdeki sesi dinlemek olacaktır.

Son olarak minik bir alıştırmayla sizlere şimdilik veda ediyorum J

Haydi, kapatın gözlerinizi ve dinleyin iç sesinizi. Size gerçekte ne söylemek istediğini duyacaksınız. Sadece kalbinize odaklanın, sesleri duyun. Dışardan gelen sesleri izleyin onlar size ne anımsatacak bakın bakalım. Duyamadınız mı iç sesinizi? O an bu durum size olumsuz başka şeyler çağrıştırdı; hırslandınız, yenik hissettiniz, üzüldünüz, kinlendiniz, böbürlendiniz… Aslında tüm bunların hepsinin dengelenmesi gereken ego olduğunu hatırlayın. Tam da o anda yapmanız gereken şey şu: Elinizi kalbinize koyun ve şunu deyin kendinize: “Sakin ol Ego’cum kontrol bende, ne zaman istersen bana ulaşabilirsin, ben hep senin yanındayım, şuan sakinlikle bu durumu yönetmemiz gerekiyor, ” diyerek egonuzu dengede tutabilirsiniz. Bunu dediğinizde daha sakinleştiğinizi hissedeceksiniz ve kararlarınızı daha doğru aldığınızı fark edeceksiniz. İşte asıl o zaman ruhunuzun dinginleştiğini, kendinizle barışma noktasında emin adımlarla ilerlediğinizi göreceksiniz.

Yolunuz aydınlık, ışığınız bol olsun. .

Uluslararası Sertifikalı Thetehealer Dilşad KÖSEOĞLU